Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kapalı Maraş'ta yapılan çalışmaları, Altın Pasaport skandalını, Rum kesimdeki kara para aklamaları, Kıbrıs Türklerinin mücadelesini anlattı.
Ersin Tatar, 10 Haziran 2021'de Kapalı Maraş'tan katıldığı haber kanalında şu sözlere yer verdi:
7 ay önce Kapalı Maraş'ı açmış durumdayız. Bu 7 ayda çok şeyler yapıldı. Bir kere buranın belediye başkanına ve onun ekip arkadaşlarına yürekten teşekkür etmek istiyorum. Çünkü 46 yıldır kapalı olan Maraş, bildiğiniz gibi o günlerde açtık. Yılanlarla, farelerle, otlarla, gerçekten de hiç istenmeyen manzaralarla karşı karşıya kalmıştık. Şimdi bakıyorum ki büyük ölçüde Maraş, mümkün olduğunca temizleniyor. Parklar açılıyor, gelenlerin ziyaret edebilmeleri için bir ortam yaratılmış. Bu güzelim sahil, temizlenmiş. İnanın Kıbrıs'ta böyle güzel bir sahil yok. Bırakın Kıbrıs'ı Doğu Akdeniz'de yani İtalya'dan tutunuz da bütün bu çevre ülkelerinde belki de bu sahil, en güzel sahildir. Bunu büyük bir mutlulukla paylaşmak istiyorum.
Belediyemiz, buraya gelenlerin denize girebilmeleri için güzel bir düzenleme yapmış. Dolayısıyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti insanlarımız, Gazi Mağusa'da yaşayan insanlarımız böyle bir denize kavuşmuşlar. Düşününüz ki burası bizimdi. Bizim malımız, bizim yerimizdi. Bizim plajımızdı. 46 yıldır insanlarımız buradan denize giremediler. Neden? Çünkü burası, Rumlara iade edilecek gibi bir anlayışla bugünlere kadar... İşte o Annan Planı zamanında, daha sonra başka müzakerelerde bir anlaşma olursa burası Rumlara iade edilecek. Ama buranın geçmişine baktığınızda tabii ki Türk kamuoyu da artık çok iyi bilmektedir ki burası hep ata malı, vakıflar iradesine ait. Çeşitli vakıflardan ibaret. Buradaki tapular hala daha bizim arşivlerimizde duruyor. Ama İngiliz döneminde maalesef özellikle 1920 ve 1930'lu yıllarda buradaki mallar mülkler hep Rum tarafına ve diğer yabancılara peşkeş çekilmiş. Onun üzerine de bu inşaatlar yapılmış. 1974'ten önce buradan, bu sahilden, bu otellerden tüm Kıbrıs'ın ekonomisinin, gayri milli hasılasının yarısı buradan kaynaklanmaktaydı. Dolayısıyla o kadar önemli bir sahil şeridinde şu anda bulunmaktayız.
Buranın yavaş yavaş hem Kuzey Kıbrıs'ın turizmine, ekonomisine kazandırılması bizim niyetimiz ve amacımızdır.
Bu bağlamda şunu da söylüyoruz. Birleşmiş Milletlere ve diğerlerine... Gelenlere gidenlere... Biz uluslararası hukuka uygun bir şekilde bunu yapıyoruz. İlk önce biz sahillerimizi, parkları ve diğer yerleri temizlemek suretiyle insanlığa açtık. 46 yıldır kapalı olan bu yeri insanlığa açtık. İlk sahipler kim ise mal, mülk; tapularını, koçanlarını tasarruf edenler uluslararası hukuka uygun bir şekilde taşınmaz mal komisyonu üzerinde bütün bunlar değerlendirilecektir. Dolayısıyla kimsenin malında, mülkünde gözümüz yoktur. Şu anda gördüğünüz yer Bilal Ağa Vakfı'na ait bir mescittir. Buranın da şu anda ilk haline dönüştürülmesi için iyi bir çalışma yürütülmektedir. Sabah oraya gittim. Orada çalışanları tebrik ettim. Süratli bir şekilde en ince ayrıntılarına kadar eski haline getirilmesi için bir çalışma yürütülmektedir. Umuyorum ki 20 temmuz günü yani hem Kurban Bayramı'nın ilk günü hem de 20 Temmuzumuzun yıl dönümünde bu mescit açılacaktır. 46 yıl sonra harabe durumda olan görüntülere bakmayınız tabii. Ama netice itibarıyla burası Açık Maraş bölgesinin tam yanında. Kapalı Maraş bölgesi şu anda açılmıştır. Dolayısıyla Gazi Mağusamız da birlikte bu Maraş bölgesi gibi sahil şeridimizi değerlendirdiğimizde gerçekten Türklük dünyası için, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için, Doğu Akdeniz'deki varlığımız için fevkalade önemli bir yeri daha kazanmış oluyoruz.
Gazi Mağusa dediğimiz de yedi medeniyeti içinde barındıran yani on binlerce tarihi olan haramiler dediğimiz Otello'nun oynadığı oyunların mekanizmasında yenilmiştir. Barnabas Manastırı, Namık Kemal Meydanı, bütün bu zenginlikleri ve tarihsel eserlerin içinde bulunduğu Gazi Mağusa'nın şimdiki Maraş açılımı ile belediye başkanını ziyaretimde de söyledim, Gazi Mağusamız hem kendi insanlarımız hem turistlerimiz için fevkalade önemli bir cazibe merkezi olmak üzere. Bu çalışmalar şu anda yürütülmektedir. Bunu da Türk kamuoyuyla paylaşmaktan büyük bir mutluluk ve gurur duymaktayım.
ANASTASİADİS, "KAYIP RUM" SÖYLEMİ VE TÜRKİYE'YE BASKI ÇAĞRISI İLE DUYGU SÖMÜRÜSÜ YAPIYOR
Türkiye'de esas kayıtlar 1974'ten önce Kıbrıs Türklerinin hunharca evlerinden, yerlerinden alıp götürülüp öldürülmeleriyle başlıyor esas kayıplar.
1974'te Türk askerinin kendi soydaşlarını, bizleri korumak için geldiğinde ki o da bildiğiniz üzere Yunan cuntasının buradaki uzantılarıyla birlikte Makarios'u darbe ile indirip burayı Yunanistan'a bağlamak için yaptıkları girişimdi.
O girişimde 15 Temmuz 1974'te çok sayıda Eokacılar, çok sayıda kendi kardeşleri Rumları da öldürmüşler. O öldürülen Rumları da bir bakıma bizlere mal etmeye çalışıyorlar. Hâlbuki ki kendi kendilerini öldürttüler.
Ama tabii 1974'te askerimiz buraya müdahale ederken Sayın Ecevit ve Rum Başbakanı o zaman ne demiştir? Biz, Kıbrıs'a barış götürmeye gidiyoruz. Hem Kıbrıs Türklere hem de Rumlara, dolayısıyla ateş açmayınız. Ama Türk askeri adaya çıkarken 20 Temmuz'un sabahında Beş Parmak Dağlarında yılarca cephanelik ve mevzilerle o güne hazırlık yapan Rum ordusu, Yunanlarla birlikte Türk askerimize ateş açtılar. Dolayısıyla bir savaşa dönüşmüş, orada bir takım ölenler olabilir. Onlar, bunlara göre hep kayıptır. Ama bizim pozisyonumuz şudur; bizim insanlarımız silahsız, masum, evinden yerinden çoluk çocuk alıp götürülmüş ve hunharca katledilmiş. Bir kısmı da canlı canlı dozerlerle mezarlara gömülmüş. Yani Kıbrıs'ta yaşananları ben kelimelerle anlatamam. Onların kayıplarının birçoğu savaşta kendileri ateş açmışlar, karşılığında tabi ki savunmak için müdafaasını yapan askerler tarafından öldüler. Anastasiadis duygu sömürüsü yapıyor. Halbuki benim bu sabah kendi uzmanlarımdan, diplomatlarımdan aldığım bilgiye dayanaraktan yine açıklama yaptım, cevap verdim. Biz Türk Ordusuyla, Türk askeriyle hiçbir zaman, hiçbir şey gizlemedik. Her şey plan ve program içerisinde. Eğer bir yerde bir mezar varsa, bir kayıp olayı, şüpheli varsa derhal onların da talimatı ve onayı ile bunlar hep kazılmıştır. Kazılmaktadır. Dolayısıyla işi siyasallaştırmaya çalışmıştır. Halbuki kayıp şahıslar komitesinin ilkeleri ve anayasası ile birlikte yürütülmektedir. Kesinlikle bu meseleyi siyasallaştırmaması, siyasilerin bu kadar siyasi beyanat vermemesi... Çünkü bu bir insanlık meselesidir. Kayıp, her yerde kayıptır. Rum olsun Türk olsun. Dolayısıyla bunlar yakışıksız söylemlerdir. Biz de ona derhal cevabını verdik. Kesinlikle kayıp şahıslar komitesinin zaten ilkeleri, anayasası gereği bu mesele siyasallaştırılmaması lazım. Dolayısıyla kendisine gereken cevap tarafımızca verilmiştir.
ALTIN PASAPORT SKANDALI
Bir kere bu yaşanmış hadisedir. Avrupa Birliğinde olmalarına rağmen ve Avrupa Birliğinin kendilerine göre bir takım yasaları, mevzuatları, kanunları vardır; Güney Kıbrıs, yıllardan beridir kara paranın aklandığı, bir takım farklı farklı amaçalr için oradaki sistemin, bankaların, finans kuruluşlarının kullandığı bir yer olarak görülmektedir. Dünya kamuoyunun da gayet iyi bildiği gibi özellikle Rus oligarkların Rusya'nın dışında; onlar da Ortodoks, Kıbrıslı RUmlar da Ortodoks Yunanlar da Ortodoks; Orotodoks dayanışması içinde Güney Kıbrıs'ta çok büyük para oyunlarının döndüğünü bütün dünya biliyor. Amerika da biliyor. Avrupa da biliyor. Ama bunlar tabii hepsi Hristiyan, hepsi kendi kendilerine al -ver çerçevesinde göz yumuyorlar. Halbuki Amerika'nın kendi kara para regülasyonlarına göre, Avrupa'nın kendi mevzuatlarına göre asla böyle para operasyonlarının Güney Kıbrıs'ta olmaması lazım.
Zaten ben de bir muhasibim, ekonomistim; muhasipler Rum tarafındaki merkez bankasının ve diğer bankaların bilançolarına baktığımız zaman görüyoruz yani. Orada büyük paraların muhafaza edildiğini ve oradan buradan aktarıldığını...
Şimdi bu pasaport olayı da bunun bir uzantısıdır.
O kadar büyük paralar dönüyor ki; bu büyük para sahiplerine Rum yönetimi pasaport vermiştir. Kimin pasaportunu vermiştir? Kıbrıs Cumhuriyetinin pasaportunu vermiş. Kıbrıs Cumhuriyeti, Avrupa Birliğinin tam üyesi. Dolayısıyla bu, kendi içinde bir çelişki arz ediyor. Tabii zaman zaman Rum tarafından da bundan dolayı başı ağrımaktadır. Ama hiç çekinmeden de bunu yaptılar. Çünkü büyük paralar döndü. O para sahipleri, bu pasaport için; ki Avrupa Birliği pasaportudur; onu almışlar. O pasaportu kullanmışlar. Kendi ülkelerinden vergi kaçırmışlar veya başka başka işlere bulaşmışlar. Ama bunlar oldu. Rumlar kendileri söylüyorlar. Anastasiadis muhalifleri bu konuda muazzam bir saldırı içindeler. Kime? Anastasiadis'a. Biz de oradan duyuyoruz, oradan görüyoruz. Ama çok büyük paralar döndüğünü de müşahede ettik.
Dolayısıyla bu konular Avrupa Birliğinin hazmetmesini de ben anlayamıyorum. Çünkü Avrupa Birliği üyeleri, kendi içinde bir takım mevzuatlarla, bir takım kurallarla şeffaf, kara paranın olmayacağı, gayri yasal işlerin olmayacağı bir ekonomi dünyasını savunan bu insanlar, böyle olaylara nasıl tahammül ederler? Nasıl bunları hazmederler? Anlamakta güçlük çekiyorum.
KIBRISLI TÜRKLERİN ONAYI OLMADAN, BİR ANLAŞMA OLMAZ
Onların her zaman hayal ettikleri, özellikle Güney Kıbrıs'ın; Türkiye bu meselede bir gün pes edecek. Türkiye, başka beklentileri karşılaması için veya başka sıkıntıları olduğu için burada taviz verecek. Ama hamd oldun diyorum ben, bu güzelim Maraşımızdan, 20 Temmuz'a kısa bir zaman kalmıştır. Hamd olsun diyorum ben, Türkiye tam tersi giderek duruşunu daha da dik bir noktaya getirmiştir. Bunun için Kıbrıs Türkleri olarak çok bahtiyarız. Mutluyuz. Çünkü yıllardan beridir biz Kıbrıs coğrafyasında var olmak için çok direndik, çok uğraştık ve bu federasyon meselesi bizi gerçekten çok büyük bir tehlikeye götürecekti.
Çünkü federasyon denildiğinde, bunu bir kere daha kamuoyu ile paylaşmak istiyorum; bizlerin anladığı federasyonla Rumların anladığı federasyon arasında dağlar kadar fark vardır. Ben Cenevre'de bunu kendi kulaklarımla duydum.
Onların anladığı federasyon, şu anda Güneydeki Rum devletinin Rum federal cumhuriyetine dönüştürülmesi. Yani Türklere de azınlık hakları verilmesi.
Yani ben şu anda devlet sahibi olmuşum. Zaten Kıbrıs, Türklere ait bir yer. İngiliz oyunlarıyla bu hallere geldi. Şimdi de bizleri oraya yama edecekler. Kıbrıs Türkü de azınlık olacak. Bir bakıma Çavuşoğlu Yunanistan'a gittiğinde ne gördük? Yunanistan'ı ziyaret etti de oradaki Türk azınlığı da ziyaret etti gördüğünüz gibi. Şimdi biz aynı durumda bu kadar zaman sonra düşersek yuh olsun bize!
Dolayısıyla biz asla öyle bir duruma gelmemeliyiz.
Gelmeyeceğiz.
Türkiye de arkamızdadır.
Çünkü bizim hakkımız.
Kıbrıs Cumhuriyetinin ortakları olarak, İngiltere Osmanlı'dan burayı gasp ederken Osmanlı'ya söz verdi. Ben buradan giderken burayı Osmanlı'ya iade edeceğim dedi. Ama etmedi çünkü Birinci Dünya Savaşında Almanya'nın yanında yer aldı. İngiltere de bunu fırsat bildi ve dediler ki biz sözümüzü tutmayacağız; çünkü siz bizim karşımızda savaşa girdiniz. Ne yaptılar? Kıbrıs Cumhuriyetine bıraktılar, 1960 yılında İngiltere buradan ayrılırken. Ama hiç olmazsa iki eşit halka bıraktılar gittiler. Türklere ve Rumlara bırakıp gittiler. Ama Makarios oyunları ile 1960'dan sonra bizleri silah zoruyla o cumhuriyetten atmışlar ve bütün adanın hakimiyeti Rumlara aitmiş gibi; Enosis; yani burayı Yunanistan'a bağlamaya çalıştılar.
O günden bugüne Kıbrıs Türkü burada mücadele veriyor. Kendi devletini kurmak, kendi kendini yönetmek ve Türk varlığının burada devamı için...
Tabi bu mücadeleyi verirken Türkiye her zaman yanımızda oldu. Müteşekkiriz. Ama bu saatten sonra da biz kendi devletimizden vazgeçmeyiz. Bunu BM'ye de AB'ye de bütün dünyaya da haykırıyoruz.
Netice itibarıyla diyoruz ki; biz burada Türkiye garantörlüğünde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde kendi devletimizin yaşatılması suretiyle egemenlik haklarımızı talep etmek; burada ilelebet hür, bağımsız var olma mücadelesindeyiz. Doğu Akdeniz'de yaşananlar da enerji kaynaklarıyla, statüsünün yükselmesiyle, stratejik bir takım önemli gelişmelerle asla ve kat'a Kıbrıs Türk Devletinin kesinlikle yaşaması bana göre elzemdir, zaruridir.
Kıbrıslı Türkler, kendi devletlerinden asla vazgeçmeyecektir. Bir federasyon oyunu ile Avrupa Birliği içinde kendi sonumuzu hazırlayacak bir maceraya girmeyiz. Kıbrıs'ta geri dönüş olmaz.
Comentarios