İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdulhamit Avşar, "Yeniden Sebîlürreşad" dergisi için kaleme aldığı makaleden alıntıdır. Makalenin tamamında "Vatan - Toprak" ilişkisi irdelenmektedir. TuvART Haber'in alıntı yaptığı kesit ise Doğu Türkistan'ı ilgilendiren bir efsaneyi içermektedir.
Makale : Prof. Dr. Abdulhamit Avşar
Türklerde vatan fikri ile hürriyet düşüncesinin aynılığının kökenlerinin eskiliğini, kadim efsanelerde açıkça görmekteyiz.
Bunun en çarpıcı örneklerinden biri, bir Uygur efsanesinde karşımıza çıkar.
Rivayete göre mevcut Kağanın ölümünden sonra, güç kullanarak Türk Kağanlığı tahtına oturan Kara Kağan, bir Çinli prenses ile evlenmek ister.
Talebini Çin imparatoruna iletir.
O zamanlar Türkler, Çinlilere üstün durumdadır ve vergi almaktadır. İmparator, Kara Kağan'ın talebine bu yüzden hayır diyemez ama küçük bir ricası olduğunu iletir. Türk ülkesinin uzak bir köşesinde bulunan, etrafında hayatın olmadığı, kuş uçmaz kervan konmaz bir bozkırın ortasında duran bir dağdan, iki kaya parçası talep etmektedir.
Türk Töresinden habersiz Kara Kağan, bunu basit bir istek olarak görür ve sevinçle hemen yerine getirilmesini ister.
Lâkin, haberin yayılması üzerine kurultayı toplamak mecburiyetinde kalır. Kurultaya katılan aksakallar, bunun büyük bir hata olacağını, birkaç da olsa verilmesi istenen taşların vatanın parçaları olduğunu dile getirerek Kağanın emrinden vazgeçmesini isterler.
Ne var ki Kara Kağan, kurultayın talebini kulak ardı eder ve Çinli prenses ile evlenebilmek uğruna istenilen kaya parçalarını Çin'e gönderir.
Denilir ki, o tarihten sonra Uygur ülkesinde "Kut" kaybolmuş ve bir süre sonra da Çin'in esaretine maruz kalarak hürriyetinden mahrum hale gelmiştir.
Bu kadim efsane de gösteriyor ki Türklerde hürriyet ancak vatan sahibi olmakla mümkündür.
Vatan olmadan ekonomik ve sosyal şartlar ne kadar iyi olursa olsun, hür kabul etmez kendini.
